ASKIDA EKMEK PROJESİ VE BİZE HATIRLATTIĞI TÜRK YARDIMLAŞMA YÖNTEMLERİ

31 Ağustos 2018 18:01 Av.Hakan DOĞRU
Okunma
584

ASKIDA EKMEK PROJESİ
VE BİZE HATIRLATTIĞI TÜRK YARDIMLAŞMA YÖNTEMLERİ

Av. Hakan DOĞRU

Türkiye genelinde ekmek fiyatlarına %15 zam yapılacağı haberlerinin ulusal medyada dil-lendirilmesi üzerine 26 Temmuz 2018 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde, gazetecilerin ekmek fiyatlarındaki artışa ilişkin sorusu üzerine konunun dikkatle takip edilmesi gerektiğini söyleyerek Ankara'da, özellikle de Çanka-ya'dan başlamak üzere "Askıda Ekmek Projesi"ni hayata geçireceklerini belirtmiştir. Liderimiz Devlet Bahçeli "Hâli vakti yerinde her vatan evladı kendisine en yakın ekmek fırınına gitmeli. Eğer 2 ekmek alacaksa 3 ekmek parası ödemeli. Bir ekmeğin askıya alınmasını fırıncıyla paylaş-malı. Fakir fukara kardeşlerim, durumu yerinde olmayan insanlarımız fırına veya ekmek satılan yerlere gittiğinde “Bana askıdan bir ekmek verebilir misin?” diyebilmeli. Böylelikle kültürümü-zün dayanışma ve  yardımlaşma dinamikleri harekete geçirilebilmeli. Unutmayalım ki inancımız “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’ esasına dayanmaktadır." şeklinde bir açıklama yapa-rak uzun zamandır unutulmaya yüz tutmuş bir hasletimizi yeniden gündeme getirmiş, toplumsal dayanışma dinamiklerini canlandırmış ve milletimizde de bir heyecan oluşmasını sağlamıştır.
Bu açıklama, yapılması düşünülen zam konusunda derhâl olumlu etki yapmış ve Ticaret Bakanlığı, bu açıklamadan bir gün sonra, zam haberlerinin gerçeği yansıtmadığını beyan etmiştir. Dolayısıyla Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklama ve başlattığı askıda ekmek proje-si üzerine, ekmek fiyatlarına yansıtılması düşünülen %15’lik zamdan vazgeçilmiştir. Tüm Türki-ye adına, özellikle geçim zorluğu çeken ve her gün evine birden fazla ekmek almak durumunda kalan vatandaşlarımız adına bu açıklama âdeta bir müjde olmuştur.
Liderimiz, Sayın Genel Başkan’ımız Devlet Bahçeli, ekmek fiyatlarına yapılması öngörülen zamla ilgili Ticaret Bakanlığınca yapılan “Zam yoktur.” şeklindeki açıklama sorulduğunda; ise Bakanlığın açıklamasını memnuniyet verici bir gelişme olarak gördüğünü ifade ederek, “Biliyor-sunuz başlattığımız askıda ekmek projesi yaygınlaşmaya başladı. Millî ve sosyal dayanışmanın tezahürü olan bu projeyle varlıklı aileler yoksul kardeşlerimize, vatandaşlarımıza el uzatıyor, hatırlıyor, yardımlaşmanın erdemini gösteriyorlar. Askıda ekmek sosyal bir kurumdur. Türk toplumculuk anlayışının bir eseridir. İnanıyorum ki, ‘askıda ekmek’ projesi tüm yurt sathında karşılık bulacak vatandaşlarımız tarafından sahiplenilecektir. Bir elin verdiğini diğer el elbette görmeyecektir. Muhtaç kardeşlerimizin karnı doyacaktır.” ifadelerini kullanmıştır.
Liderimiz, Sayın Genel Başkan’ımız Devlet Bahçeli Beyefendi, 28 Temmuz 2018 tarihinde Twitter üzerinden konuyla ilgili detaylı açıklamalar yayımlayarak, başlatmış olduğu ve devamını istediği “Askıda Ekmek Projesi”nin yalnızca yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımıza ekmek ve-rilmesinden ibaret olmadığının, askıya konulan her bir ekmeğin mazlumları sevindireceğini, ma-sumları şevklendireceğini, sofraları şenlendireceğini ve ayrıca Türk-İslam kültürünü gelecek nesillere gurur ve şuurla taşıyacağını vurgulamış ve “Askıya ekmeği koyalım, arşa Türk emek ve erdeminin damgasını vuralım.” sloganıyla da Türk milletine bir hedef göstermiş, kültürümüzün yüceliğini bu vesileyle bir kez daha ortaya koymuştur.
“Ekmek; nimettir, berekettir, değerdir, aç karınların azığı, tok gönüllerin aşıdır. Ekmek ay-nı zamanda millî ve manevi hayatımızın mihveridir. Memnuniyetle müşahede ediyorum ki, baş-lattığım “Askıda Ekmek Projesi” geniş bir yankı bulmuş, vatandaşlarımızın desteğiyle buluşmuş-tur. Askıda Ekmek Projesi’nin iki ana kaynağı vardır. Birincisi inanç ve iman ölçüleri-miz, ikincisi Türk kültürünün asırlar ötesinden süzülüp gelen kurumsallaşmış sosyal övüncüdür. Bir elin verdiğini diğer elin görmemesi, komşusu aç iken tok yatanın biz-den sayılmaması asıldır, esastır. Askıya koyulan ekmek Türk toplumculuk anlayışının kutlu bir tezahürüdür. Büyük Türk düşünürü Yusuf Has Hacib “Ekmek-Tuz Hakkı” kavra-mıyla vefakâr olmanın önemine, toplumun birlik ve beraberliğindeki gücün dayanışma ve yar-dımseverlik olduğuna işaret etmiştir. Yusuf Has Hacib diyor ki: “Tuzu, ekmeği bol tut, başkaları-na ikram et; bir kimsenin aybını görürsen açma, üstünü ört.” Yine bize şöyle sesleniyor: “Adının namlı ve şöhretli olmasını dilersen, başkalarına tuz-ekmek yedir; yaşamak dilersen, yine aynı şeyi yap.” Asırlar içinde büyüyüp kökleşen Türk kültür ve sosyal hayatında, “Ekmek ve Tuz Hakkı” dostluk ve barışı izah ve ifade eden bir semboldür. Askıda Ekmek Projesi’nin temelleri köklü bir geçmişe sahip Türk adet ve ananelerinden feyzini almıştır. Diyor ki Yusuf Has Hacib: “İnsanlara güler yüz göster ve onlara tatlı sözle tuz-ekmek yedir.” “Gözü tok, başkaları üzerinde tuz-ekmek hakkı olan, cömertlerin namlısı ne der dinle. Malını insanlara dağıt, yedir, içir; mal seni kullanacağına, sen onu kullan.” Derin ve kavrayıcı anlamını hem dinimizde hem de Ekmek-Tuz Hakkı’nda bulan Askıda Ekmek Projesi; kadim Türk kültürünün şükran, minnet, mu-habbet, samimiyet, fedakârlık, mertlik, dürüstlük, cömertlik, yardımlaşma ve hatırlama vasıfla-rını mahiyet ve mevcudiyetinde taşımaktadır. 17-21 Şubat 2001 tarihlerinde resmî olarak ziyaret ettiğim Türkmenistan ve Kazakistan’da şahsıma ekmek ve tuz ikram edilmiş, Türk kültürünün canlı, şanlı ve yaşayan niteliklerine bizzat şahit olmuştum. Paylaştığım fotoğraflar ise o günlerin yadigârları arasındadır. Bilinmelidir ki, Türk varsa umut vardır, huzur vardır, pırıl pırıl parlayan ufuk vardır. Türklük ayaktaysa, yüce dinimize bağlılık hakkıyla yaşanıyorsa muhtaç kalmışların, dara düşmüşlerin elbette ellerinden tutulacaktır. Askıya koyulan her ekmek mazlumları se-vindirecek, masumları şevklendirecek, sofraları şenlendirecektir. Bunun yanında Türk-İslam kültürünü gelecek nesillere gurur ve şuurla taşıyacaktır. Askıya ekmeği koyalım arşa Türk emek ve erdeminin damgasını vuralım. “Ekmek-Tuz Hakkı” Türk kültürünün müşfik bir mükâfatıdır. İnsanidir, vicdanidir, ahlakidir, İslamidir. Ayrıca barış ve kardeşliğin mahsulüdür. Bu hakkı bilmeyenler, bu hakkı tanımayanlar Türk milletine aba altından sopa göstermeye kalkışırlarsa en başta kendileri kaybedecek-tir.”
Söz konusu projeyi yaygınlaştırmak, etkinliğini Türkiye sathına yaymak ve bir teşkilat di-siplini içerisinde uygulanmasını temin etmek için Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Semih Yalçın, 28.07.2018 tarihinde şu mesajları paylaş-mıştır: “Askıda ekmek uygulaması, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden beri topraklarımızda yaşatılan büyük bir toplumsal dayanışma ve yardımlaşma geleneğidir. Gösteriş ve riyadan uzak, samimi hayır işlemenin yolunu, ‘iyiliği kimseler görmeden yapmak’ta bulan atalarımız, ihtiyaç sahiplerine askıda etmek uygulamasıyla ulaşmışlardır. Askıda ekmek; Türk devlet ve millet haya-tında yardım etmenin, sadakanın, fakruzaruret içindeki insanların açlık çekmesini önlemenin ananevi yöntemi olmuştur. Sadakanın nasıl verilmesi, fakir ve ihtiyaç sahibi kimselere onları incitip utandırmadan nasıl yardımda bulunulması gerektiğini ortaya koyan bu geleneğin içinde çok ince ve yüksek bir ahlaki itina gizlidir. Bu itina, ‘Bir elin verdiğini öbür el görmesin.’ şeklinde özetlenmiştir. Selçuklu ve Osmanlı toplumlarından tevarüs ettiğimiz hususlardan biri de halkın bilhassa buğday ve buğdaydan mamul ürünlerle karnını doyuruyor olmasıdır. Bu sayede ekmek; gündelik hayatımızda, ekonomimizde, geleneklerimizde, örf ve âdetlerimizde sembolik bir ürün hâline gelmiştir. Ekmek; karnını doyurmanın, geçimin ve refahın olduğu kadar çalışmanın, alın terinin, paylaşmanın, dayanışma ve yardımlaşmanın da simgesi olmuştur. Ekmekle ilgili Türkçe-de çok sayıda deyim ve terim bulunmaktadır. Ekmeğini taştan çıkarmak, eli ekmek görmek, eve ekmek götürmek, ekmeğine yağ sürmek, ekmeğini eline almak, ekmeğinden olmak, ekmek para-sı, ekmek kapısı, ekmek kavgası bunlardan sadece birkaçıdır. Ekonomik zorlukları, ekmeğin de-ğerini en iyi anlatan deyimlerden biri de ‘Ekmek aslanın ağzında.’ sözüdür. Genel Başkan’ımız Sayın Devlet Bahçeli, ekmeğin aslanın ağzında olduğu günümüzün şartlarında, atalarımıza layık bir tavırla ‘Askıda Ekmek Projesi’ni başlatmıştır. Proje kamuoyuna yansıdıktan sonra; toplumu-muzun yoksullara, ihtiyaç sahiplerine el uzatmadaki geleneksel erdemlerini aksettiren ve zaman zaman çeşitli yerlerde münferit olarak sürdürülen bir millî geleneği hayırsever Türk milletinin gönülden sahiplendiği memnuniyetle görülmektedir. MHP’nin il ve ilçe başkanlıkları da giderek yaygınlaşmakta olan, millî ve sosyal dayanışmanın tezahürü olan bu projeye omuz vererek, he-men her mahallede uygulanmasını sağlayarak katkıda bulunmalıdırlar. Askıda Ekmek Projesi’nin seferberlik ruhuyla bütün vatan sathında tatbiki konusunda teşkilatlarımızın gayret ve hassasiyet göstereceğine, camiamızın da var gücüyle bu çabalara destek vereceğine inancımız tamdır.”
Böylece çok kısa bir süre içerisinde Milliyet Hareket Partisinin Türkiye genelindeki tüm il ve ilçe teşkilatları ve ayrıca Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfının yine Türkiye genelindeki tüm il ve ilçe teşkilatları derhal harekete geçerek Askıda Ekmek Projesi’ni benimsemiş, en yakın fırınlara gidilerek gerekli girişimlerde bulunulmuş ve proje uygulamaya koyularak bulundukları il, ilçelerde öncelikle teşkilat başkanlarının öncülüğünde projenin anlatılması, yaygınlaştırılması, tüm kesimlere ulaştırılması sağlanmıştır.
Akabinde gerek Milliyetçi Hareket Partili ve Ülkücü vatandaşlarımızın münferit olarak, ge-rekse projeyi benimseyip katkı sunmak isteyen diğer vatandaşlarımızın da bireysel olarak kam-panyaya destek oldukları ve projeye desteğin ülke genelinde çığ gibi büyüdüğü gözlemlenmiştir. Nitekim yüce Türk milleti, köklerinde mevcut olan yardımseverliği, hem de yardımın son derece naif bir yöntemle yapılabileceğini bu vesileyle yeniden hatırlamış ve projeye büyük bir coşkuyla, canı gönülden destek vermiştir.
Askıda Ekmek Projesi’nin önemli bir yanı komşusu açken tok yatan bizden değildir ve sağ elin verdiğini sol elin görmemesi gerektiği şeklindeki hadisişerifler ve diğer yanı ise yardımın gösterişsiz, yardım alan ve verenin birbirini dahi görmediği bir şekilde yapılması, gururdan ve kibirden arınılması, kimseyi minnet altında bırakmama, başa kakmanın olmaması, yardım alanın incinmemesi gibi insan onuruna en uygun yardım yöntemlerinden biri olması yatmaktadır.
Bu son derece naif düşünceleri de içinde barındıran ve bizi biz yapan değerleri tekrardan hatırlamamızı sağlayan “Askıda Ekmek Projesi”, bizi diğer milletlerden ayıran ve bütün dünyaya örnek olmuş başkaca tarihî yardımlaşma ve dayanışma yöntemlerimizi de hatırlamamızı sağla-mıştır. Bunlardan birkaç tanesini örnek vermek gerekirse Osmanlı Dönemi’nden itibaren uygula-nagelen “Zimem Defteri”, “İhtiyaç Kapısı / İhtiyaç Dolabı” ve “Sadaka Taşı” uygulamalarından biraz bahsetmekte fayda vardır.
ZİMEM DEFTERİ
Atalarımızın ramazan günlerinde uyguladığı güzel ve soylu bir âdettir. Hâli vakti yerinde olan, yardım yapmak isteyen insanlar mahalle aralarındaki esnaf ve bakkallara giderek "zimem defteri” yoluyla yardımda bulunurlardı. Zimem defteri "borç defteri" demektir. AVM’lerin ve büyük marketlerin yaygınlaştığı günümüzde mahalle bakkalları ve esnafları ayakta durmakta zorlansalar da şükür ki hâlen varlıklarını korumaya devam etmektedirler. Belki yeni nesil pek fazla bilmeyecektir fakat benim çocukluğumda dahi her bakkalda bir veresiye defteri bulunur ve bir ay boyunca günlük alışverişimizi para ödemeden, yalnızca yaptığımız alışverişi deftere kay-dettirerek yapardık. Evin babası (veya anne çalışıp gelir elde ediyorsa annesi) aylık maaşını aldı-ğında gider defterdeki borcu hesaplatır ve mümkünse borcun tamamını öder, mümkün olmazsa bir kısmını öder ve geri kalan kısmını da parası olduğunda ödemek üzere erteletirdi. Mahalle bakkalları ve esnafları bu konuda son derece anlayışlı ve hoşgörülü yaklaşırlardı. Konu buraya gelmişken mahalle bakkallarımızın ve küçük esnafımızın, AVM’ler ve büyük sermaye karşısında korunması, kollanması gerektiğini belirtmemde yarar var. Övünçle ve mutlulukla ifade edebili-rim ki Milliyetçi Hareket Partisi seçim beyannamelerinde bu hususu defaatle vurgulamış, uygun politikalarla küçük esnaflarımızın desteklenmeleri gerektiğinin üzerinde durarak, bunun için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması konusunda çalışmalarda bulunulacağını taahhüt etmiştir.
Konumuza dönecek olursak; birçok mahalle bakkalında veresiye alışveriş yapanlara ait ve-resiye defteri / zimem defteri bulunur. Çeşitli sebeplerle peşin alışveriş yapamayan bazı aileler borçlarını bu deftere yazdırır ve eline para geçince toptan öderler veya kısmen ödeme yapar, geri kalan borcun ertelenmesini isterlerdi. Bu ailelerin çoğu gerçekten yardıma muhtaç insanlardır. Hâli vakti yerinde olan, yardımda bulunmak isteyen hayırsever kimseler, özellikle ramazan gün-lerinde ve bilhassa hiç tanımadıkları semtlerdeki bakkal, manav, kasap gibi dükkânlara girer, onlardan veresiye defterini çıkarmalarını isterdi. Baştan, sondan ve ortadan rastgele sayfaların yekûnünü (toplamını) yaptırıp, bedelini öder "Silin borçlarını… Allah kabul etsin." der, tüm ödemeyi yapar ve kendisi ile ilgili herhangi bir bilgi vermeden, yardım ettiği ve borçlarını ödediği insanlarla ilgili herhangi bir bilgi istemeden, almadan, yalnızca Allah rızasını gözeterek yardımda bulunur ve giderlerdi. Ekonomik durumu daha iyi olanlar defterin tamamının yekûnünü (defter-de borçlu gözüken kimselerin tüm borçlarını) sildirir ve ödemesini yaparlardı.
Zimem defteri uygulamasında yardım eden de alan da birbirini tanımadığı, gösterişten uzak olduğu için sevap anlamında son derece makbul görülmekteydi. Yukarıda da bahsettiğimiz komşusu açken tok yatan bizden değildir ve sağ elin verdiğini sol el görmemeli hadisişeriflerinin somutlaşmış bir hâli, Türk- İslam medeniyetinin yüceliğinin asil bir örneğidir zimem defteri uy-gulaması. Bu vesileyle de tekrardan hatırlanması ve yaşatılması gerektiğini düşündüğümüz bir uygulamadır aynı zamanda.
İHTİYAÇ KAPISI / İHTİYAÇ DOLABI
En belirgin örneğini Ankara Beypazarı’nda bulunan konaklarda gördüğümüz ve Türk -İslam coğrafyasının muhtelif yörelerinde de uygulanmış bir yardımlaşma ve dayanışma çeşidi-dir. Tarihî ve kültürel özellikleriyle yerli ve yabancı turistlerin de uğrak yerlerinden olan Beypa-zarı'nda, turistleri en fazla etkileyen olaylardan biri de konak mutfaklarından sokağa açılan “ih-tiyaç dolabı” adı verilen döner yemek dolaplarıdır.
Zarafete ve naifliğe bakınız ki maddi durumu iyi olan ilçe sakinleri, evlerinin mimari proje-sini, yardıma muhtaç vatandaşlara yapacakları yardımları da en baştan hesaba katarak tasarla-mışlardır. Bu nedenle konaklara, “ihtiyaç kapısı” dedikleri farklı giriş kapısı ile “ihtiyaç dola-bı” diye adlandırdıkları döner ekmek dolapları konulmuştur.
Konağın mutfağında pişirilen kazanlar dolusu yemek, farklı bir mimari özellikle insanları incitmeden ihtiyaç sahiplerine ulaştırılırdı. Muhtaç kimse, konağın ihtiyaç kapısına gelip ihtiyaç dolabına vurduğunda mesajı alan mutfak çalışanları döner yemek dolabını açıp orada bulunan boş tabağa pişirilen yemekten doldurup dolabı çeviriyor, ihtiyaç sahibi de sıcak yemek dolan tabağını alarak incinmeden konaktan ayrılıyor.
İhtiyaç sahibi, kaç kişilik yemek istiyorsa dolabın kapısına o kadar sayıda vuruyor. İnsanlar seslerinden birbirini tanımasın diye konuşma kesinlikle olmuyor. Dolabın yarıdan fazlası kapalı olduğu için yemeği veren ile ihtiyaç sahibi birbirini görmüyor. Bu sayede ev sahibi kime yardım ettiğini bilmediği gibi, muhtaç kimse de evin avlusuna dahi girmeden incitilmedin ihtiyacını gi-dermiş oluyor.
Yine Türk -İslam medeniyetinin yüceliğini, zarafetini, naifliğini ve hoşluğunu göstermesi açısından son derece güzel bir örnek olan “ihtiyaç kapısı / ihtiyaç dolabı” uygulaması da bu vesi-leyle bir kez hatırlara gelmiştir. Bu ve benzeri yardımlaşma, dayanışma örnekleri esasen Türk insanına çok yakışmakta, gönüller ise yeniden bu asil kültürün devamını arzulamaktadır.
SADAKA TAŞI
Osmanlı Dönemi’nde şehirlerin belirli noktalarına konulan "sadaka taşları", Türk -İslam medeniyetinin, insanlar arasındaki gelir eşitsizliklerinin giderilmesi için emrettiği yardımlaşma-nın, dayanışmanın büyük bir incelikle yerine getirilmesinin de aracı oluyordu.
Anadolu ve Rumeli'de Osmanlı Dönemi’nden kalan tarihî camilerin bazılarında bugün bile varlığını koruyan sadaka taşları, yardımlaşmanın en makbul örneklerinden biri olarak dikkat çekmektedir. Zira cami avlularının en kuytu köşesine konulan ve hemen hemen bir insan boyuna yakın, üst kısmında küçük bir oyuk bulunan silindir şeklindeki taş, imkânı olan insanların, üze-rindeki oyuğa bıraktıkları sadakalarıyla yoksula, rencide etmeden el uzatmasını sağlıyordu. Ayrı-ca bu sadaka taşlarının yanına, tepesine rahatça ulaşılabilmesi için birkaç basamak konulurdu.
Osmanlı Dönemi’nde yaygın bir gelenek olduğu bilinen "sadaka taşları", günümüzde işlevi-ni kaybetmekle birlikte, tarihî camilerde ayakta kalan az sayıdaki örneğiyle Türk- İslam kültürü-nün zenginliğini ortaya koyan önemli nişaneler konumunda bulunuyor.
İzmir’de Namazgâh semtindeki Kurşunlu, Pazaryeri ve Şeyh Camileri ile İkiçeşmelik'teki Natürzade Camisi'nde hâlen sadaka taşları bulunmakta ve bu yolla yardım uygulaması devam etmektedir.
Hayatın bir gerçeği olarak, insanlar arasında gelir ve yaşam koşulları açısından farklılıklar bulunmakta ve zenginler ile yoksulların bir denge sağlanmak üzere bir şekilde buluşmaları ge-rekmektedir. İşte bu noktada zengin olanların herhangi bir kibre kapılmadan, yoksul olanların ise yardım alarak ayakta durmaları sağlanırken aynı zamanda gururları incinmeden, rencide olma-dan, mahcup olmadan yardıma kavuşabilmeleri için düşünülmüş ve uygulanmış bir yöntemdir sadaka taşı.
Hâli vakti yerinde olan ve yardımda bulunmak isteyen kişi, yardım etmek istediği zaman, özellikle gece karanlık vakitler seçerek kimselere görünmeden sadaka taşına parasını bırakır ve oradan uzaklaşırdı. Yardıma ihtiyacı olan kimse ise yine özellikle gece vakitlerinde, etrafta kim-seler yokken o sadaka taşından ve sadece kendi ihtiyacı olduğu kadar parayı alırdı. Hiç kimse, ihtiyacı olandan fazlasını almayı aklından dahi geçirmez, yardıma muhtaç olan diğer insanları da düşünerek yalnızca ihtiyacını giderecek bir miktarı alarak ve kimin, kimlerin o sadaka taşına para bıraktığını bilmeksizin, her kim hayırda bulunmuşsa diyerek gıyabında duacı olur ve Allah razı olsun derdi. 17. yüzyıl İstanbul’unu anlatan bir Fransız gezgin, bu kültürü ve insanların yakla-şımını gözlemlemek istemiş, bir hafta boyunca bir sadaka taşını görecek şekilde kendini gizleye-rek izlemiştir. Ve Fransız gezginin yazdığına göre üzerinde para bulunan bir sadaka taşına tam bir hafta boyunca kimse gelip para almamıştır. Zira insanımız çok zorda kalmadığı müddetçe sadaka taşından yararlanmaya ar etmektedir.
Sadaka taşları, Türk- İslam medeniyetinin diğer dünya milletleri ile mukayese dahi edile-meyecek birer yücelik anıtıdır âdeta. Müslüman Türk milletinin ahlak anlayışının, asaletinin, za-rafetinin ve hassasiyetinin de tüm dünya milletlerini imrendiren birer zirvesidir sadaka taşları.
Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanı, Liderimiz Devlet Bahçeli Beyefendi, Askıda Ekmek Projesi’yle birlikte bakınız bizlere unutulmaya yüz tutmuş ve abidevi sosyal yardımlaş-ma ve dayanışma yöntemlerini yeniden hatırlatmış, özümüze döndüğümüzde, bizi biz yapan değerlere sıkı sıkıya sarıldığımızda, birbirimizi koruyup gözettiğimizde ve birlik olduğumuzda ne kadar da huzurlu ve güçlü olacağımızı da bir kez daha yaşayarak bizlere hatırlatmıştır.
Hem liderimizin çağrısını yaptığı Askıda Ekmek Projesi hem bu vesileyle hatırladığımız ve yukarıda örnek kabilinden kısaca bahsettiğimiz uygulamalardan da görüldüğü üzere Türk milleti, asırlar öncesinden başlayarak toplumsal yardımlaşma ve dayanışmaya her zaman son derece önem vermiş, bu yardımlaşma ve dayanışmanın ifası esnasında da en yüksek seviyede zarif ve naif davranmış, kibirden, gösterişten uzak ve yardıma ihtiyacı olanları kırmadan, üzmeden, in-citmeden, rencide etmeden yardımda bulunabilmenin birçok yolunu ve yöntemini geliştirip asa-letine de yaraşır bir şekilde uygulamıştır. Temennimiz Türk milleti içerisinde hiç kimsenin yar-dıma muhtaç duruma düşmemesi, milletimizin tüm fertlerinin kendi ihtiyaçlarını karşılayabile-cek ekonomik durumda bulunmasının temin edilmesidir. Ancak bu gerçekleşene kadar yukarıda saydıklarımız ve benzeri uygulamalar yeniden canlandırılarak, dahası yeni ve asil yöntemler bu-lunarak toplumda bu husustaki ihtiyacın karşılanmasını dileriz.